'Çağdaş insan tragedyasını yitirmiş'

-
Aa
+
a
a
a

Eşber Güvenç: Gerçekten büyük bir prodüksiyon, harika gözüküyor. Tebrik etmek istiyorum. Önünüzde bir on güne yakın bir zamanınız var. Oidipus’tan daha önemli bir hikayesi var tabii ..

Şahika Tekand: Eğer sorduğunuz, Stüdyo Oyuncularının öyküsü içinde Oidipus’un yeriyse, ben birkaç senedir bir antik tragedya yapmak istiyordum çünkü severim. Hem teatral olarak hem de taşıdığı değerler itibariyle. Aslında Persler üzerinde çalışıyordum. Fakat bu sene kasım ayında Yunanistan’dan ve Dikmen Hanım’dan ortak bir proje olarak böyle bir şey yapıp yapamayacağım konusunda teklif gelince tabii ki sevindim ve yapabileceğimi söyledim. Ve Oidipus üzerinde çalışmaya başladım. Antik tragedya sahnelemek istememin nedeni şuydu: Bugün tragedya oynanmasının hani neredeyse mümkün olmadığı koşullar içinde yaşıyoruz. Çünkü bir tragedyadaki değerleri alabilmek için, onun

Şahika Tekand

tadına varabilmek için ilkelerin tadına varmış olmamız gerekiyor, yüce erdemlerinizin olması gerekiyor, büyük projelerimizin, kurtuluş ümitlerimizin olması gerekiyor. Bunlar yokmuş gibi davranılması da benim canım sıkıyor açıkçası. Pratik olarak bir yol vardır ya da yoktur, ama bu umudun yitirilmiş olması gerçekten çok daha fazla şey kaybetmemize neden oluyor. Bunun da çağdaş insanın yeni trajik durumu olduğunu düşünüyorum. Tragedyasını yitirmenin trajik bir şey olduğunu düşünüyorum. Onun için bir antik tragedya koymak istiyordum. Oidipus bir kat daha bana bu imkanı verdi. Çünkü öyküsü itibariyle de sonunun kötü olacağını bile bile kendi kaderini araştıran Oidipus karakterinden öğrenebileceğimiz çok şey olduğunu düşünüyorum. Böylesi bir heyecanla yola çıktım ve benim için hoş ve heyecanlı bir serüven yarattı Oidipus.

EG: O büyük konstrüksiyonlar... Tam adı ne onların?

ŞT: Bulmaca kutusu.

EG: Gerçekten bulmaca kutusu. Antik tiyatroda seyirci yukarıdan bakar oyuna.

Stüdyo Oyuncuları Delfi'de, sahne kuruluş aşamasında

ŞT: Biz başka bir şey yapıyoruz. Antik tiyatroda, tragedyanın sahnelenişinden ve metinden gelen ve tabii ki oyuncuların trajik distansı sağlamak için yeterince kendine ait malzemesi var. Halbuki ben geleneksel form içinde sahnelemiyorum. Oyunda da yönetmen ve Stüdyo oyuncuları olarak söylemek istediğimiz bir şeyler vardı, oyun yerini seyir yerinden kesinlikle ayırıyorum. Bu, gelenekselden forma geri dönüş olarak değerlendirilebilir ama, bunun için yapmıyorum. Hayatın içinde hayatla oyun arasındaki sınırın kalktığı noktada –bu bir sanat tartışması olarak da yaşamsal bir tartışma olarak da karşıma geliyor- tam bu noktada, biçimsel olarak söylemek istediğimin karşılığını aradığım için de
oluyor. Seyirci seyirci olarak, oyuncu oyuncu olarak aktif bizim sahnemizde. Dikkat edersen bütün oyunlarda bunu uygulamaya çalışıyorum. Oyunun hiçbir şekilde hayat olmadığını, hayatın da hiçbir zaman oyun olamayacağını söylemeye çalışıyorum. Çünkü hayatı oyun haline getirdiğimiz zaman sorumluluklarımızdan sıyrılıyoruz, böylece de hayata müdahale etmemiş oluyoruz. Halbuki ben sanatın ancak hayata müdahale ettiği noktada sanat olabileceği kanaatindeyim. Tam bu noktada hem o trajik distansı sağlamak için sahneyi son derece radikal bir şekilde ayağa kaldırdım ve iki boyutlu hale getirdim, hem de biraz yücelttim. Ama bu bana başka bir görev de yükledi; bilgi edinmek, enformasyon üzerine kurgulu bir oyun olduğu için zapping kültürü, multivizyon ekranları, işte aynı zamanda hayatı oyun haline getirmek arzusundan çıkan bebek evleri, oyun alanları, bütün bu konseptleri de biraz kurcalasın istedim.

EG: Tabii ışık da çok önemli. O da bir oyuncu. Onu takip ederken hep ışık masasında saniye saniye değişimlerinde, aman yarabbi...

ŞT: Evet ışık şaşarsa bütün oyun çöker. Ve gördüğünüz gibi manuel olarak, iki genç arkadaşımız oturuyor o ışık tablosunun başında ve ilkel bir yöntemle yönetiyorlar. Ben o riski ve insan tesadüfünü istiyorum çünkü.

EG: Aynı şey koro için de geçerli, çünkü o büyük güruhtaki ufacık bir sekiş bütün o ahengi bozar. Korodakiler aynı zamanda oyuncu. Toplam kaç kişi var sahnede?

ŞT: Konstrüksiyonun içinde 14 kişiyiz. Oyuncu olarak saymamız gereken üç kişi de ışık masasında.

EG: Bütün bu birlikte çalıştığınız insanlar kimler, ne zamandır berabersiniz?

ŞT: Hemen tamamı -bir kişi dışında- Stüdyo Oyuncularından yetişmiş, kariyerlerine orada başlamış insanlar. Oidipus’u oynayan arkadaşım Cem Bender’le 13 yıldır birlikteyiz. Studio Oyuncularının ilk oyunu mutlu günleri onunla birlikte oynamıştık. Bir arkadaşımız, Erkan Bektaş Ankara Dil Tarih Tiyatro bölümünden mezun. Bu sene bize katıldılar. Gerçekten olağanüstü bir ekip haline geldik. Açıkçası, ukalalık sayma ama, müthiş bir koro diyorsun ya, olağanüstü çalıştı arkadaşlar koroda. Deli bir çalışma süreci geçirdiler ve son birkaç provadır bana hayatımın hediyesini veriyorlar. Çünkü onlardan çok zor bir şey istedim. Sevgili Ergüder Yoldaş’a buradan teşekkürlerimi iletmek istiyorum.  Ergüder Bey son provalardan birisini

Moskova, Tokyo, Atina, Madrid...

Stüdyo Oyuncuları, Şahika Tekand’ın Sofokles’in ‘Kral Oidipus’ tragedyası üzerine tasarladığı "Oidipus Nerede?" isimli oyununu Temmuz ayı başında Avrupa Kültür Merkezi Delfi’de (Europan Cultural Center Of Delphi) sahneledi. Bu yıl olimpiyatlara dahil edilmiş olan Avrupa Kültür Merkezi, Delfi Antik Yunan Festivali’nde büyük başarı elde eden "Oidipus Nerede?" oyunu, eleştirmenlerden "Modern tiyatro 50 yıl önce bir uçak kazasında ölmüştü ve bu oyunla kara kutu bulundu" yorumuyla oldukça olumlu tepkiler aldı. Stüdyo Oyuncuları aynı oyunla dünyanın pek çok yerindeki festivallere katılacak. Moskova, Tokyo, Atina, Madrid, bu kentlerden yalnızca bir kaçı...

izlediğinde, “Oyuncuya bu kadar risk verilmez” dedi, “Hiçbir omuz temasları yok, bu insanları boşluğun içine bırakıp bir de grup tansiyonu istiyorsun... Çok zorlamıyor musun?” dedi. Ve ben zorlamaya devam ettim. Son bir iki provalarına ben katılmamıştım, onlar benden önce prova yapmıştı. Gittiğimde gerçekten beni de şaşırttılar. Hiçbir temas olmaksızın kalplerinin birlikte attığını hissettim. Bu hediye gibi bir şey, herkese nasip olmuyor böyle bir kadro. Onlara müteşekkirim.

EG: Sezonda da oynayacak mısınız?

ŞT: Oidipus’a sezonda devam edeceğiz, şayet bu konstrüksiyonu koyabilecek bir salon bulursam. Ama biliyorsun, ben bulamazsam adetimdir kendim yaparım. Şu an prova yaptığımız gibi bir mekanı hızla bir tiyatro mekanına dönüştürüp orada da devam edebilim. Çünkü açıkçası bunca emek verilmiş bir oyunun seyirciyle buluşmasını istiyorum. Tabii ki seneye yeni bir projemiz var. Şimdilik ara verdiğimiz Oyunbaz’ı seneye işlemeyi düşünüyorum.

(Bu söyleşi Açık Radyo'da yayınlanmıştır.)